IQNA

Kur’an okulu; Tevbe suresi hakkında / 3

Tevbe suresine genel bir bakış

13:42 - November 27, 2022
Haber kodu: 3478387
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) tarafından Mekke’nin fethinden sonra müşriklere, İslam’ın hükümlerine uymaları şartıyla şehirde kalmalarına izin verildiği söylendi.

Ancak müşrikler İslam’ın hükümlerinden çıkarak yavaş yavaş fitne çıkarmaya başladılar. Tevbe Suresi’nin muhtevası bu olayla başlar ve ardından Müslüman toplumunun durumunu inceler.

Tevbe suresi üzerine düşünme toplantılar dizisinin üçüncü dersinde Tahran Üniversitesi Kur’an ve Itret Okulu öğretim üyesi Hani Çitçiyan, adı geçen surenin genel atmosferi hakkında açıklamalarda bulundu. Özet metin şöyledir:

Tevbe Suresi’nin 1’den 16’ya kadar olan ayetlerinin konusu Berat’tır (uzak durma, bezmiş). Peygamber Efendimize (s.a.v.), Allah’ın ve Peygamber’in (s.a.v.) müşriklere olan beraatini iletme emridir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) tarafından Mekke’nin fethinden sonra, müşriklere İslam’ın hükümlerine uymaları şartıyla şehirde kalmalarına izin verildiği söylendi. Bu hicretten sonraki 8. yıldaydı. Fakat müşriklere, yavaş yavaş İslam ehkâmından çıkarak fitnelerine başladılar.  

İlerleyen ayetlerde müminlerden bir kısmının kendileriyle akraba ve bağ olduğunu İslam toplumuna yavaş yavaş müşrik kültürünün girdiğini ve müşriklerin Resûlullah (s.a.v) ile olan ahdini resmen bozduğunu görmekteyiz. Bir süre sonra Peygamber Efendimize (s.a.v) beraat emri gelir ve müşriklerin ahitlerini bozdukları için artık İslam toplumunda kalmalarına izin verilmediğini söyler: “Yeryüzünde dört ay daha serbestçe dolaşın; fakat bilin ki asla Allah’ı âciz bırakamazsınız ve Allah inkârcıları er-geç rezil rüsvâ edecektir.” (Tevbe suresi, 2. ayeti)

Müşriklerin İslam’a girmeleri veya Mekke şehrini terk etmeleri için dört ayları vardır. Anlaşmayı bozdukları için, artık eskisi gibi dini hükümet altında kendi tarzlarında yaşayamazlar. Kalmak istiyorlarsa Müslüman olmaları ya da şehri terk edip başka bir yere gitmeleri emri gelir. 

Elbette buna, ahdini yerine getiren müşrikler dahil değildi.  Dört ay geçtikten sonra, Müslümanlara, ayrılmayı veya Müslüman olmayı kabul etmeyen müşriklerle savaşmaları emredildi. 8. ayet-i kerimede müminler şöyle uyarılır: “Verdikleri söze nasıl güvenilebilir ki? Şayet size galip gelselerdi, yakınlık bağını da antlaşma hükümlerini de sizin için gözetmezlerdi. Onlar dilleriyle sizi memnun etmeye çalışıyorlar, fakat kalplerinden geçen çok farklı. Zaten onların çoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”

Daha sonra 14. ayette şöyle buyruluyor: “Onlarla savaşın ki, Allah onları sizin elinizle cezalandırsın, onları rezil rüsvâ etsin, sizi onlara karşı başarılı kılsın..”

Aynı halde 16. ayette başka bir uyarı geliyor: “ Yoksa Allah sizden cihad edenleri ve Allah’tan, peygamberinden ve müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadan, kendi halinize bırakılacağınızı mı sandınız? Allah yapıp ettiklerinizden haberdardır.” Müminlere kalplerinde Allah, Peygamber (s.a.v) ve diğer müminlerin sevgisini çok daha fazla taşımaları ve dikkatli olmaları gerektiğini anlatır.

Doğal olarak, özellikle Enfal Suresi’ni bu sureden önce okursanız, surenin sonraki ayetlerinin müşriklerle savaşmakla ilgili olmasını beklersiniz. Ancak Tevbe Suresi’nin geri kalanı genel olarak müminler hakkındadır ve Berat meselesi Müslümanların cephesini karıştırarak düzensiz bir atmosfer oluşturmuş ve kalpleri zayıflatmıştır.

Bu nedenle ayetler, genel olarak, kısmen müminlerle, kısmen de münafıklarla (kalpleriyle inanmayan, ancak dilleriyle kendilerini mümin olarak sunan kişiler) ilgilidir.

4091021

captcha