IQNA

İnanç İlkeleri; Nübüvvet / 5

Akıl ve ilmin kılavuzluğu neden Peygamberlerin yerine geçemez?

12:25 - December 12, 2022
Haber kodu: 3478557
Akıl, her insanın sahip olduğu ve onu hakikat yoluna yönlendiren bir rehber iken bilim, insan bilgeliğinin ve binlerce yıllık deneyiminin ürünü olan bir başka rehberdir. Bu rehberlere sahip olmamıza rağmen neden hala peygamberlere ihtiyacımız var?

İslam, aklı içsel peygamber olarak adlandırdığı için akla ve ilme büyük önem vermektedir. Kur'an-ı Kerim, tüm insanlardan ayetleri tefekkür etmelerini isterken, bazı ayetler özellikle akıl sahiplerine hitap etmektedir.

İlim ve aklın peygamberlerin yerine geçememesinin dört ana sebebi vardır:

1- İnsan ilminin mahdut ve sınırlı olması

Uzmanlaşmış üniversitelerin sayısı artıyor ve insanlar her gün yeni icatlar ve keşifler gerçekleştiriyor. Ancak, kişinin aklına ve bilgisine çok fazla güvenmek, kafa karışıklığının artmasından başka bir sonuç getirmez.  Çünkü insanların anlayışı, ilmi ve düşüncesi farklıdır. En tehlikeli çatışmalar ve farklılıklar, akıllı ve bilgili insanlardan kaynaklanır. Tüm bu çelişkilerin sebebi olan bilgi, akıl çelişki ve farklılıkları nasıl giderebilir? Birinin iyi olarak gördüğü konu, başkaları tarafından öyle görülmeyebilir.

İnsan bilinci sınırlıdır. İnsan geçmiş ve gelecek hakkında doğru bilgiye sahip değildir. Eski deyişe göre cehaletine kıyasla insan bilgisi denize karşı bir damla gibidir.

2- Anlamanın önündeki engellerin çokluğu

İnsan hakkı anladığında tanımanın önünde de hiçbir engel kalmaz. Akıl, eğitim ve fikir sahibi insan bazen arzularına o kadar kapılır ki gerçeği anlama gücünü kaybeder. Gözümüzün ününe  o kadar renki gözlükler koydukları için doğru göremeyiz. Doğru şeyleri yanlış olarak kabul edebilir veya bunun tam terside olabilir. Dost kabul ettiklerimizi düşman, düşman kabul ettiklerimizi dost sanabiliriz.

Kur’an ve hadislerde ilim önündeki engellere dikkat çekilmiş olup öfke, şehvet, aşk, önyargı  gibi arzuların Hakk’ı anlamaya engel teşkil edebileceği belirtilmiştir.

İnsan arzularına kapılabildiği, gerçekleri her yerde olduğu gibi görmediği ve bazen doğru bilgiye aykırı hareket ettiği için kanun yapma yetkisine sahip değildir. Kur’an-ı Kerim’in Yusuf suresi 40. ayetinde şöyle buyrulur: “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

3- Anlamada gecikme

Bazı gerçekler belki yüzlerce yıl sonra bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Örneğin, bilim adamlarının domuz eti yemenin zararlarından bahsetmesi yarım asır önce kanıtlanmıştır. Ancak domuz etinin haram olduğunu vahiy yoluyla öğrenenler asırlardır  bu tehlikeden muaftır.

İslam’ın yüzlerce yıl sonra bilimsel olarak ispatlanmış daha onlarca kanunu vardır. Bilim adamlarının bugün bilgi ve tecrübelerine dayanarak ulaştığı sonuçlara asırlar önce  Mekteb-i Nebevî'nin takipçileri ulaşmıştı.

4- Maneviyatı anlamak

İnsan ancak maddi konularda ilmi, aklı, istişaresi ve araştırmasıyla adım atarak yol seçebilirken  ebedî saadeti ve manevî tekâmülü anlamak ancak peygamberlere ve ilahî vahiylere başvurmakla mümkündür.

Muhsin Kıraati’nin İnanç İlkeleri (Nübüvvet) kitabından alıntıdır.

captcha